Asil bir görünüm için ferace
01.02.2014 08:51
Ona gereğince başörtülü kadınlar sessiz pare kıyafetler ortamında elan üs ve sık görünüyor.

Feraceler özellikle başlamak gibi tesettür giyime yönelik tasarımlar karşılayıcı NCL markasının sahibi şebnem Kızılkaya, "Tesettürlü hanımları, kendileri için tasarlanmamış kıyafetler içinde görmekten teessür duyuyorum." diyor. Ona gereğince başörtülü kadınlar tenha tane kıyafetler ortamında elan soy ve sık görünüyor.
Ülkemizde kullanımı aşkın münteşir olmasa da Avrupa, Amerika ve Ortadoğu ülkelerinde canlı Müslümanların günce hayatta vazgeçemediği ürünlerdendir feraceler. Yakasız, uzun kollu, iyi ve fut bileklerine derece uzanan bu giysiler, birlik kıta görünümüyle pardösüyü andırsa da ipince kumaşları ve rahat kesimleriyle farkını ortaya koyuyor. esasen hamam ülkelerde yeğleme edilmesinin en ciddi sebeplerinden biri bile bu. Türkler feracelerini ekseri Mekke ve Medine'de haç ibadetini yaparken giyiyor lakin ülkemizde bile kullanımı gittikçe yaygınlaşıyor. Tesettür butiği sahiplerinin söylediklerine bakılırsa kadınlar, bu giysileri günce hayatta kullanmanın yanı keşik tuvalet olarak dahi tercih etmeye başlamış.
Aslında bu trendin oluşmasında NCL markasının etkisi büyük. Nişantaşı'nda ağırlıklı olarak ferace tasarımları yapan markanın sahibi şebnem Kızılkaya, kadınları yek kesim kıyafetlerin zarfında henüz sık bulduğu için bu stil ürünlere yönelmiş. Markanın semere portföyünde etek-ceket takımları, kabanlar, tunikler, pantolon-etekler ayrıca eşofman takımları birlikte var fakat feracelerin yerinin ayrı olduğunu söyleyebiliriz. Sebebi bundan sekiz sene öncesine dayanıyor.
NCL aslında takribî 35 senelik bir marka. Kurucusu çiy Kızılkaya'nın annesi Necla Atılan. Necla Hanım, bir kot firması olarak kurmuş NCL'yi. Kimya mühendisliği okuyan kızı Kızılkaya'nın da tekstile ve tasarıma merakıyla müşterek uzun yıllar blucin üretiminde hareket göstermişler. Ta ki 2003'e kadar. O dönemlerde üretimin birkaç parçasını oluşturuyormuş tesettür kıyafetleri. Sezonda 3 pardösü, 2 tunik, 3 eteklik fakat yapılıyormuş. Her şey, bir butik sahibinin çiy Hanım'a, "Tesettürlü hanımlar istedikleri kabilinden pardösü bulamıyor. biz bile yoğun telaş yaşıyoruz. Bu konuda fakat sana güvenebiliyorum. dileme ediyorum, bir zaman daha lüks pardösü tasarımları yapın." demesiyle başlıyor. edebiyat en har günlerine tay mevrut bu teklif, Kızılkaya'yı oldukça düşündürüyor. güpür aramaya çıktığında, kendini bir başörtülü üzere düşünüyor ve pardösülerde kullanacağı kumaşların mebzul nazikçe olması gerektiğine karar veriyor. lakin kumaşçılardan pardösü kumaşı istediğinde, yavaş ve kesif ürünlerle karşılaşıyor. Bu kumaşlardan üretilmiş bir pardösü ile güneş altında dolaşılamayacağını ayrım edince gömleklik kumaşlardan pardösüler üretmeye başlıyor.
71 yaşındaki Necla Atılan, kalıp ekibinin başında
Feraceyi mail bu tasarımlar, tesettürlü kadınların aşkın hoşuna gidiyor. Butiklerde yok satıyor ve Kızılkaya'nın telefonları susmuyor. Birçok butik sahibi arayarak bu feracelerden istiyor ancak Kızılkaya, deniz anda da olduğu kabil ürünleri şunca satmaktan yana değil. Bir bölgede yalnız bir yere veriyor. "Ürünler yoğun satılsın, elan kötü kazanayım." gibi bir kaygısı da yok. Onun için mühim olan, kıyafetlerin tasarımından ve kalitesinden ödün vermemek. anca ki âlem çalışanının acul olmasını isterken o, "Yavaş dikin, hata olmasın, acelemiz yok." diyor. kip ekibinin başında da hâlâ müessis Necla bayan var. 71 yaşında olmasına karşın her çağ Kadıköy'den Nişantaşı'na gelerek kızının tasarımlarını kalıba döküyor.
Kızılkaya, tasarımlarda berenarı hassas. Başörtülü olmamasına rağmen, başörtülü kadınların ne istediğini çok iyi biliyor. örneğin yazlık feracelerde kullandığı kumaşlar incerek ve bedensel sarmaması için alelumum dökümlü. Terletmemesi için tasarımların üzeri kısmında astar yok, ancak kollarına behemehâl konuluyor. Kızılkaya, bunun sebebini şöyle açıklıyor: "Tesettürlü hanımlar, yaz günlerinde dahi olsa içlerine kolsuz penyeler giyiyor. Bu yüzden bedene astar koyup giysiyi ağırlaştırmıyorum. ancak içe giyilen penyeler kolsuz olduğundan, enikonu feraceler kolları belirli edebiliyor. Bu yüzden kollarda mutlaka astar kullanıyorum." diyor. grup astarlarının bilek kısımlarına yakın yerleri bile hele yetersiz mamul ki, füru devinme ettirildiğinde deri görünmesin. Kızılkaya'ya bu denli öte ayrıntıya nite ilgi ettiğini sorduğumuzda, "Galiba hayır bir gözlemciyim. İşime değer veriyorum ve dizayn yaparken kendimi hepsi tesettürlü kadınların alegori koyuyorum. böylece onların hassasiyetlerini anlamam daha zorlamasız oluyor." diyor.
Tesettürlü kadınlar ilk bakışta özen çekmemeli
Feracelerde olduğu kadar etek-ceketlerde, pantolon-eteklerde evet da mantolarda da özen ettiği katı kötü ayrıntı var. sıklık denli hafiflik da kat planda. tentene ve şifonlar ile şıklaştırılan tasarımlar, çoğu kez streç kumaşlardan yapılmış. şita renklerinde elan aşırı siyah, kahverengi ve mürdüm hakim. bittabi ki koyu nitelik kullanımın da sebebi var. Kızılkaya bunu şöyle açıklıyor: "Mor, saks mavisi, kiremit kabil renkleri daha şu denli baharat aylarında kullanıyorum. şems termik ışılken çevre da rengârenk oluyor ve kıyafetlerdeki elvan aşkın zait nazarıitibar çekmiyor. ama kışın bu renkler herkesin dikkatini çeker. Benim amacım, tesettürlü hanımların şıklıklarıyla gümbedek göze çarpmasını getirmek değil, detaylıca bakıldığında güzellikleri görülsün istiyorum. Bu yüzden kışın mülevven tasarım kötü okkalı yapmam. Baharda beş altı parıltı olur. Yaz günlerinde de tütün, nar, yağ yeşili, soğan ve fındık kabuğu kabil elvan kullanırım. yalnız bu renkleri de krem ve bejlerle bütünleştirerek dengelerim."